2014

  1. 2013'den sonra, 2015'den önce gelen yıl.

    bu yıla girdiğimizde lise sondaydım. önümde üç sınav, alınması gereken önemli kararlar, belirsiz bir gelecek vardı.
    sonuna geldiğimizde ise hem başka bir şehirde yaşamaya başlamış hem de ileride nasıl bir hayat yaşamak istediğime dair ilk fikirlerim oluşmaya başlamıştı.

    başa saralım: ocaktayız.

    lisedeki son yılın yarısı geride kalmak üzere ve ben hâlâ çalışmak konusunda çok tembelim. henüz kendime itiraf edemesem de bir boğaziçi veya odtü'yü kazanamayacağımın farkındayım. haftaiçleri okulda derslere girip çıkıyorum. öğle araları okuldaki grubumla müzik odasında önümüzdeki bahar partisi için hazırlık yapıyoruz. akşamları bazen ders çalışıyorum bazen de öykü yazmaya çalışıyorum. haftasonları ise iki gün de dershane var. okuldan servisle dershaneye gidip derse giriyoruz. çıkışta dershanenin altındaki kipa'dan alışveriş yapıp tekrar servise koşuyoruz. dershanenin mantığı genel olarak bütün lise müfredatını bir senede yetiştirmek. dolayısıyla hiç bir faydası olmuyor. bir de gitar kursuna devam ediyorum haftasonu bir gün olmak üzere. insanlar muhtemelen biraz gerizekalı olduğumu düşünüyor.

    şubat ayında okulun ikinci dönemi başlıyor. benim için radikal bir kararla dershaneyi bırakıyorum. onun yerine servisleri sabah antalya merkeze inmek için kullanıyorum. cumartesi sabah 10'da gitar kursum var. 8'de okuldan dershane servisine binip üç kapıların oraya geliyorum. gitar kursuna daha bir buçuk saat kalmış oluyor. 2000 plaza'dan üç kapılara giderken yolun solundaki, köşesinde tolga kırtasiye olan, ara sokaktaki çaycıya gidiyorum. bizim okuldakiler genelde orada takılıyor haftasonları eğer kaleiçi'ne girmedilerse. sabah kimse olmuyor ama ben gittiğimde. arka taraftaki bahçelerinde çay&simit eşliğinde bazen ders çalışıyorum, bazen kitap okuyorum bazen de öykü yazmaya çalışıyorum. hava kapalıysa genelde soğuk oluyor ama idare ediyorum. bazen başka bir dershaneye giden bir arkadaşım da geliyor sabahları. beraber muhabbet ediyoruz ben gitar kursuna gitmek için ayrılana kadar.

    bazen çay&simit ikilisini hızlı tüketip dershanenin en üst katındaki kütüphaneye çıkıyorum ama kırk beş dakikadan fazla dayanamıyorum ders çalışmaya.

    bazen de kaleiçi'ne giriyorum yürümek için. şubat ayı en güzel ayı kaleiçi'nin. boğucu sıcaklar yok. gece yağmur yağdıysa su birikintili sokaklar ve sudan seken sabah güneşiyle daha da güzelleşiyor. erken olduğu için çok az insan var. esnaf yeni açıyor dükkanları, kapılarının önlerini süpürüyorlar veya dükkanın önüne oturmuş çay içip tavla oynuyorlar.

    kaleiçi'nden erken çıkarsam gaziantep şerbetçisi'ne gidiyorum. gitar kursumun yanında hemen. gitar hocam da sabah kahvaltısına oraya geliyor genelde. orayı çalıştıran aykut abi de geliyor yanımıza eğer müşteri yoksa. oturup muhabbet ediyoruz ders saati gelene kadar.

    mart geliyor. ilk sınava bir aydan az kaldı. bahar partisi de o ay içinde.

    bahar partisi güzel geçiyor. hayatımdaki üçüncü konserime çıkıyorum ve en zevklisi o oluyor. geçen sene okuldaki kavga, gürültüden sonra son sene herkes birbiriyle iyi geçinmeye çalışıyor. insanlar şarkılarımıza eşlik ediyor. okulun bahçesinde bağıra bağıra ösym götümü ye'yi söylüyoruz. partiden sonra akşam kaleiçi'nde dönemcek bir mekan kapatıp gece bire ikiyie kadar takılıyoruz.

    sonra ygs geliyor. iyi haber sınavı yetiştirmeyi başarıyorum. kötü haber yetiştirmeme rağmen sınav pek parlak geçmiyor. bir hafta sonra sonuçlar açıklanıyor. hafta sonu, yine 2000 plaza'nın oralardayım. annem de ben de sonuçlara bakmaya çalışıyoruz. gündüz dersten çıktığım için telefonum sessizde. teyzemin evinin yanındaki efe internet kafeye gidiyorum. yurtta laptopum olmadığı için genelde gittiğim internet kafe orası. sınav sonucu ısrarla açılmıyor. bir yirmi dakikanın sonunda açmayı başarıyorum ve on altı bin küsürlü bir sayı görüyorum. sanırım beklediğimden kötü ama ne beklediğimden de emin değilim bir yandan.

    annem de sonucu öğreniyor. beni arıyor ama doğal olarak ben duymuyorum. bilerek açmadığımı düşünüp panik oluyor, başka bir arkadaşımı arıyor. o da benim burada olacağımı bildiğinden efe'ye geliyor. beni görür görmez "üzülme lan sakin ol." diyor. ama ben o kadar da çok takmıyorum aslında, "napıyon lan sen burada?" muhabbetinden sonra annemin onu aradığını öğreniyorum. annemi geri arıyorum. beklediğimden daha sakin. "üzülme, hayatın sonu değil" tarzı laf dinledikten sorna "zaten üzülen kim" muhabbetiyle telefonu kapatıyorum ki hakikaten de pek üzülmüyorum zaten.

    nisan ayı yine gitar kursu&okul şeklinde geçiyor.

    mayıs ayı rapor alıp evlerimize dönüyoruz. aşırı boğucu ders çalışma&ilçedeki dershanelerin deneme sınavına girme&özel ders alma dönemi başlıyor. kafayı yemek üzereyim, deneme sınavları da pek parlak değil. o sıra bir internet sitesi keşfediyorum. kafayı yemek üzere olduğum sıralar orayı okuyup rahatlıyorum. ben de yazmaya başlıyorum.

    lys sınavları bir şekilde geçiyor. sonuçta yine 16 bininci olarak kalıyorum. "belki koç'u %50 bursla kazanırım" söylemlerim, "ya bilkent'in burssuzu koç'un %50'siyle aynı para zaten neredeyse."ye dönüşüyor. annem sınava tekrar girmemi istiyor. beni öldürseler son 365 günü baştan yaşamam. bilkent'e göndermeyecekseniz marmara üniversite'sini yazar giderim diyorum. bir aylık kavga gürültüden sonra razı oluyorlar bilkent'e.

    yazın bir arkadaşım arıyor. megadeth ağustosta rock-off festivaline gelecekmiş diyor. gökalp'le biz gideceğiz sen de gel istersen. olur diyorum. antalya'dan beraber otobüse atlayıp istanbul'a gidiyoruz. yedi-sekiz yaşından beri istanbul'a hiç gitmedim. onlar da lisedeki üniversite gezisinde gezmişler biraz. gece otobüste 15 saniyeliğine bile uyuyamıyorum. sabah olduğunda esenler otogarı'nda iniyoruz. hayatımda gördüğüm en boktan otogar. oradan servise binip taksim'e geliyoruz. bir saat yemek yiyip festival için küçük çiftlik park'a gidiyoruz. ilk önce yarı amatör türk gruplar çıkıyor. murder king'i baya beğeniyorum. sonra gojira var. gelmeden önce youtube'dan dinlediğim kadarıyla fena bir grup değil. megadeth'den önce gideri var.

    gojira'nın sahneye çıkmasıyla bir anda ortalık karışıyor. arkadan öne doğru büyük bir insan seli başlıyor. en öndeki insanlar sıkışıp ezilince güvenliğin araya girmesiyle kurtarılıyorlar. gojira çalmaya başlıyor fakat insan akını bitmiyor. önüne geleni ittirenler, bağırıp çağıranlar, ağlayanlar. lan ne bok yiyeceğim ben şimdi diye düşünürken bir grup manyağın ortasında kalıyorum ve o sırada üzerimde bir ışık hüzmesi beliriyor. birkaç saniye hareketsiz kaldıktan sonra bir head banger olarak devam ediyorum hayatıma. az önce arkadan sağdan soldan ne kadar ittiren insan vardıysa hepsinin üzerine çıkıyorum, kafamı 1 metre yarı çaplı bir yarım daire içinde sallayarak arkadaki beni ittiren adama bir iki kere kafa attıktan sonra kendimden uzaklaştırıyorum, dikkatimi az önceki akın sırasında önüme geçmiş elemanlara veriyorum, her fırsatta pogomsu hareketlerle üzerlerine çıkıyorum ki bütün konser boyunca yar-pogo hâli herkes için devam ediyor. o arada gojira önündeki kafayı yemiş kalabalığı görünce daha da kendinden geçiyor. onlar geçtikçe biz de geçiyoruz. saç derimden çıkan terler saçımı sırılsıklam yapıp düzleştiriyor. düzleşen saçım ileri doğru head bang yaptığımda gözüme giriyor. saçımın ucundan fırlayan terle gözlerim kısmen görme yetisini kaybediyor. mümkün olduğunca iki gözümü de kapalı tutuyorum. kafayı yemiş bir kalabalığın içinde tanık olduğum en müthiş metal konseri sırasında kapalı gözlerle pogo yapıyorum iki saat boyunca.

    gojira'dan sonra megadeth geliyor ama benim hâlim kalmamış. herkesin de öyle. trt türkü'de türkü dinlermiş gibi dinliyor herkes megadeth'i. bitse de gitsek modu konser hakikaten bitene kadar sürüyor. o arada gojira konserinin ilk saniyesinde gözden kaybettiğim arkadaşlarımı megadeth konseri sırasında buluyorum.

    konserden sonra havaalanına gidiyoruz. otobüs yolculuğuna hepimiz dayanamamış olacağız ki taksim'deyken hemen gidip uçak bileti almıştık. uçağımızsa ertesi gün öğlen. onlar yine uyuyor ben yine öğlene kadar havaalanında dolanıyorum.

    antalya'da uçaktan inip dolmuşa biniyoruz. vücudum uyku istiyor ama ben artık uykulu hissetmiyorum. gayet dinç otururken sürekli kafam bir anda öne düşüyor ve yarım saniye sonra kendime geliyorum. dolmuşta insanlar garip şekilde bana bakıyor. dolmuştan inip teyzemin evine gitmek için bir pazar yerine giriyoruz. yolda bayılmak üzereyim. karşıdan karşıya geçerken arabaların geçmesini bekleyip koşarak geçiyorum karşıya yolun ortasında bayılmamak için. üst geçitten geçerken üst geçit önümde benden uzaklaşmaya başlıyor. kafa arkası düşmek üzere olduğumu fark edip son anda tutunuyorum. denge yetim varla yok arası. orta kulak falan zaten hak getire.

    sonunda teyzemin evine varıyorum. teyzem antalya'da değil o sıra. bütün kıyafetlerimi çıkarıp içinde 8 saatlik bir metal festivali bulunan 56 saat sonunda ilk defa uyuyorum. birkaç saat sonra geri uyandıktan sonra yarım saat dünyadaki ekonomik sistem üzerine bir şeyler düşünüyorum. ne düşündüm nasıl buldum bilmiyorum ama sonunda boşuna yaşadığımız sonucunu çıkarıyorum. işemek için tuvalete gidiyorum. aynada giyinik olduğumu fark ediyorum. nasıl veya ne zaman geri giyindim hiç bir fikrim yok.

    eylülde ankara'da yaşamaya başlıyorum. kasımda jack white konseri için tekrar istanbul'a gidiyorum. o sıralarki en büyük idolümü canlı izleme şansını buluyorum. sonra istanbul'da üniversiteyi kazanmış arkadaşlarımla beraber 3 gün boyunca takılıyoruz. ilk gittiğim perşembe günü gece 3'de taksime gidiyoruz. daha sene başı akşam yurda vaktinde girmek için tramvay peşinde koşarken o gün sabaha karşı uyumak için arkadaşlarımın evine gidiyoruz. sene başı hayatımdaki en önemli şey dersken ingilizce sınavından yarım puanla kaldığım için 4 ay ingilizce hazırlık okuduğum o günlerde 4 ay hiçbir şey yapmasam bile zaten sınavı ikinci kerede geçeceğimin farkındalığıyla sadece geziyor, yazıyor ve müzikle uğraşıyorum. ki hakikaten de sonra sınavı 20 puan fazladan alarak geçiyorum.

    aralıkta hayatımda ilk defa bir şarkı kaydedip soundcloud hesabı açıyorum. 2015'e odtü'de arkadaşlarımla beraber giriyorum. yılbaşı sabahı odtü'den bilkent'teki kendi yurduma arada kentpark aktarmasıyla 3 saatlik sarhoş hâlde yapılmış bir yürüyüşle varıyorum.

    !(maxine, 14.06.2017 14:45 ~ 15:21)