gent

  1. belçika'da çok büyük olmayan fakat zannımca en gidilesi yer olan şehir. her ne kadar ben de turist olarak gitmiş sayılsam da, turist sayısının diğer şehirlere göre çok daha az olması turist akımları sonunda şehrin yapaylaşmasını önlemiş. öyle süslü süslü şâşâlı turistik mekanlar değil sokak köşelerinde kendi hâlinde takılan ufak ama güzel yerler var. özellikle bazı barların kendi üretimleri olan biralar var, diğer bilindik marka biralardan çok daha iyi. denk gelirseniz mutlaka deneyin. şehrin en büyük sıkıntısı ise fiyatların diğer belçika şehirlerine göre ilginç şekilde biraz daha yüksek olması. bir başka özelliği de şehrin merkezinde restorantların bulunduğu meydandaki yerlerin çoğunun türk restorantı olması. çoğunun ismi de türkçe. hele bir de bir türk sokağı var öylesine yürüyelim dedik sokağın sonuna geldiğimizde şehir dışına çıkmıştık. ufacık şehirde, her yerin türkçe isimli olduğu herkesin türkçe konuştuğu upuzun bir sokak.

    fakat benim için gent'i gent yapan dreupelko'dur. kendisi paul isimli bir amcamızın kanal kenarında belçika ve hollanda'ya ait yöresel bir içki olan jenever sattığı mekandır ve efsodur. öncelikle jenever hayatımda içtiğim en güzel içki muhtemelen. teklia gibi küçük shot bardağında servis ediliyor ve içinde %35 ila %65 arası alkol bulunuyor. fakat alkol oranı çok yüksek olmasına rağmen acayip güzel bir tadı var. üstüne paul amcamız bunun en az kırk çeşidini satıyor çikolatalısından, elmasına, karpuzuna kadar ve hakikaten hepsinin tadı acayip güzel. hepsinde aromanın tadını sonuna kadar alıyorsunuz. ben özellikle çikolatalı, yeşil elmalı, kavunlu ve çilekli olana bayıldım. mekan olarak küçük bir yer, zaten jenever içmek çok uzun sürmediğinden insanlar genelde en fazla yarım saat durup dört beş bardak içip gidiyorlar. zaten girince sağ ve sol taraftaki duvarların önündeki bar tabureleri dışında oturacak bir yer yok. genelde ortadaki masaların etrafında ayakta duruyor insanlar. bir de içeri girdiğinizde kanala bakan kapının olduğu duvarda bir çerçeve içinde alta alta dört resim asılı. paul abimizin o anki ruh hâlini gösteriyor kendisi. en üstte bulutların üzerinde tatlı tatlı tatlı gülümsüyor, en aşağıda da gözlerinden şimşekler çıkıyor arkada alevler var. ortada da bu ruh hâlinin arasını temsil eden iki resim daha var. ben her gittiğimle bulutların üstünde veya onun bi alt seviyesindeydi gösterge. buradan kendisinin çok dingin bir insan olduğu sonucuna vardım.

    acayip güzel bir kalesi de var gent'in şehrin merkezinde. hatta buranın tepesinden çektiğim birkaç fotoğraf da var, buraya bırakayım: http://imgur.com/a/txl97

    sonuç olarak belçika'da bir seyahat planlıyorsanız brugge'u, brüksel'i falan eklemeden önce gent'i ekleyin, gerisini sonra düşünürsünüz.

    son bir ek olarak eğer çadırınızla geziyorsanız blaarmeersen isimli bir kamp yeri var. turist sayısı çok fazla olmadığı için backpacker tiplerden ziyade daha çok karavanla bir iki hafta kafa dinlemeye gelmiş ailelerin takıldığı bir yer. sessiz sakin takılalım, gece rahat uyuyalım diyorsanız tam size göre. içinde bir sürü spor tesisi var. ulaşımı kolay. duşları da güzel, kaynar suyla duş almayı sevenler için kaçırılmaz fırsat.

    !(maxine, 13.06.2017 15:16 ~ 18:34)